1-Öncelikle sizi tanımayanlar için, sizi sizden dinleyebilir miyiz?
Psikolojik danışman ve psikoterapistim. Mesleğimde 17 yılı geride bıraktım, hatta 18. yıl oldu. Haziranda 18. mezuniyet yılım. Bu da demek oluyorki 18 yıldır bu işi yapıyorum. Aile danışmanlığı, çift terapisi, yetişkin, ergen ve çocuklarla alakalı psikolojik destek programları, psikolojik danışmalık hizmeti veriyorum. Bunun haricinde tv ve radyo programcısıyım.
20 yıllık radyo programcısıyım ve 10 yıllık tv programcısıyım. Şu an için tv programım yok fakat radyo programım var. Salı günleri moral fm de haftada birgün şeklinde devam ediyor.
8 yıl tv5 ekranlarında canlı hafta içi hergün program yaptık, yaz kış hiç aralıksız. Bu da televizyoncu dilinde 16 sezon demek. Hani yazın ara verip kışın devam edersiniz ya biz hiç ara vermeden 8 yıl boyunca program yaptık. 1.5 yıl kadar önce de programları durdurduk. Biraz setten ayrılmış olalım, tv'den uzak olalım.
Televizyonlardan ayrılıp moral fm'e geçtik tekrar. Haber.comsitesinde köşe yazarlığı yapıyorum. Orası kurulduğundan beri oraların demir başı oldum.
4 tanede kitabım var, yazarlıkta yapıyorum, eğitim seminerleri yapıyorum. Türkiye'nin her yerinde ve dünyanın her yerine davet edildim. Özellikle avrupa ülkelerinde.
Heralde 1000 'den fazla eğitim seminerleri vermişimdir. Bol miktarda aileye yönelik, evlilik ilişkileri, çoçuk gelişimleri ve bunların eğitimleri veriyorum.
Kurumsal eğitimlerde veriyorum, profesyonel eğitimlerde veriyorum. Kurumlara yönelik, belediyelerde vesaire üst düzey yöneticilere yönelik eğitimler. Motivasyon, stres odaklı, öfke kontrol, duygu kontrol eğitimleri veriyorum.
20 yıllık radyo programcısıyım ve 10 yıllık tv programcısıyım. Şu an için tv programım yok fakat radyo programım var. Salı günleri moral fm de haftada birgün şeklinde devam ediyor.
8 yıl tv5 ekranlarında canlı hafta içi hergün program yaptık, yaz kış hiç aralıksız. Bu da televizyoncu dilinde 16 sezon demek. Hani yazın ara verip kışın devam edersiniz ya biz hiç ara vermeden 8 yıl boyunca program yaptık. 1.5 yıl kadar önce de programları durdurduk. Biraz setten ayrılmış olalım, tv'den uzak olalım.
Televizyonlardan ayrılıp moral fm'e geçtik tekrar. Haber.comsitesinde köşe yazarlığı yapıyorum. Orası kurulduğundan beri oraların demir başı oldum.
4 tanede kitabım var, yazarlıkta yapıyorum, eğitim seminerleri yapıyorum. Türkiye'nin her yerinde ve dünyanın her yerine davet edildim. Özellikle avrupa ülkelerinde.
Heralde 1000 'den fazla eğitim seminerleri vermişimdir. Bol miktarda aileye yönelik, evlilik ilişkileri, çoçuk gelişimleri ve bunların eğitimleri veriyorum.
Kurumsal eğitimlerde veriyorum, profesyonel eğitimlerde veriyorum. Kurumlara yönelik, belediyelerde vesaire üst düzey yöneticilere yönelik eğitimler. Motivasyon, stres odaklı, öfke kontrol, duygu kontrol eğitimleri veriyorum.
2- Türk toplumunda muhafazakar diye tanımlanan ailelerde son yıllarda sıklıkla görülen sorunlar nelerdir?
Ailelerde iletişim odaklı problemler hat safhada. Bu internetin yayıldığı iletişim ya da teknoji araçlarının yayıldığı bir ortamda, insanlar bireysel ilişki anlamında birbirinde kopmaya başladılar. Artı birde günümüzün gerekliliklerine paralel olarak, erkekler çok çalışmaya başladı. Evdeki faturalara yetişmeye çalışıyorlar.
Erkeklerin gereğinden fazla çalışması ya da kadınların da çalışma hayatına katkıda bulunmaları ve ayrıca onlarında çalışma hayatınında olması, sanki evde birilerine ayırdıkları zaman azalmış gibi görünüyor. İlişki kalitesinde bir gerileme var veya ciddi anlamda ilişki problemi yaşıyorlar.
Erkeklerin gereğinden fazla çalışması ya da kadınların da çalışma hayatına katkıda bulunmaları ve ayrıca onlarında çalışma hayatınında olması, sanki evde birilerine ayırdıkları zaman azalmış gibi görünüyor. İlişki kalitesinde bir gerileme var veya ciddi anlamda ilişki problemi yaşıyorlar.
3-Müslüman kadınının kendi haklarını savunurken, erkeklerin haklarını ihmal ettiği noktalar hangileridir?
Türkiye'de kadın yıllar içinde bayağı bir hırpalandı, yıprandı. Kadın hep ikinci sınıf vatandaş gibi muamele gördü ama bununla birlikte piyasada iyi adamlarda var. İyi insanlarda, iyi erkeklerde var. Kadına Allah'ın bir emaneti gözüyle bakan, ona çok değer veren, önemseyen ciddi bir kesimde var.
Özellikle de son dönemlerde yapılan bazı düzenlemelerle birlikte , ben şahsen erkeğin de mağduriyet yaşadığını düşünenlerden oldum.
10 yıl önce "kadınlarımıza iyi davranın, Allah'dan korkun" diye hep kadın haklarını savunan kişi gibi görülürken, sonra farkettimki kadınlar ele geçirdikleri hakları biraz maksadını aşan şekillerde kullanmaya başladılar ve o yılların vermiş olduğu eziklik psikolojisiyle "ben kendimi kimseye ezdirmem" haline döndüler. Dolayısıyla haklarını ararken, erkeği mağdur etmeye başladılar. Yani şöyle düşünelim; sizin anneleriniz veya bizim annelerimiz evde çocuk bakıyorlardı, büyütüyorlardı.
Evin iç dizaynıyla ya da evdeki düzenlemeyle kadınlar ilgileniyordu. Erkeğinde görevi çoluğunu, çocuğunu kimseye muhtaç etmemek, onların rızkını, nafakasını temin etmek, ailenin genel görünüşünü ve bütünlüğünü korumaktı.
Daha sonrasında, bu geleneksel kültürdeki görev paylaşımı şimdi yerini farklı bir tarza bırakmaya başladı. Geçen gün bir arkadaşım buradan geçerken, birmeseleden dolayı bana uğraması gerekiyordu ve bu evli ve çocuğu olan bir insan. Akşamın kaçına kadar çalışmış, saatin 9'u gibi düşünün, saat 9 sularında eşi tarafından aranıyor ve çok bağırılıp çağırılarak aranıyor. İçerden sesleri bende duyuyorum, bağırıyor "çocuk ağlıyor, sen nerdesin." diye.
Şunu düşünüyorsunuz; bir erkek sabah erken saatte evden çıkıp, akşama kadar kalabalık iş yerinde zaten kafası yeterince patlayarak iş yapıyor, çalışıyor. Bir de akşamları evine geldiğinde, karısına iş yapmak zorunda kalan adam haline geliyor. Evde karısına ütü yaparken yardım eden, evin temizliğinde yardım eden, çocuğunun bakımında anneye yardım eden.
Böyle oluncada kadınlar sanki kendi asli görevlerini, asli görev demek ne kadar doğru orası ayrıca tartışılır ama paylaşılmışlık varsa eğer kadın kendisine ait olanı aslında kocasına yüklemeye başladığında bu tablo ortaya çıkıyor. Bu durum pek hoş değil. İkisi de çalışıyor olur, ikisinin de dışarıda sorumlulukları vardır ama kadın eve gelip koşuşturuyordur, adam eline kumandayı alıp yayılmıştır. Tabiki böyle bir durumda, oda yardım etsin. Madem kadın aile bütçesine yardımcı olmaya çalışıyor. Evdeki iş paylaşımı birlikte olsun diye düşünülebilir.
Özellikle de son dönemlerde yapılan bazı düzenlemelerle birlikte , ben şahsen erkeğin de mağduriyet yaşadığını düşünenlerden oldum.
10 yıl önce "kadınlarımıza iyi davranın, Allah'dan korkun" diye hep kadın haklarını savunan kişi gibi görülürken, sonra farkettimki kadınlar ele geçirdikleri hakları biraz maksadını aşan şekillerde kullanmaya başladılar ve o yılların vermiş olduğu eziklik psikolojisiyle "ben kendimi kimseye ezdirmem" haline döndüler. Dolayısıyla haklarını ararken, erkeği mağdur etmeye başladılar. Yani şöyle düşünelim; sizin anneleriniz veya bizim annelerimiz evde çocuk bakıyorlardı, büyütüyorlardı.
Evin iç dizaynıyla ya da evdeki düzenlemeyle kadınlar ilgileniyordu. Erkeğinde görevi çoluğunu, çocuğunu kimseye muhtaç etmemek, onların rızkını, nafakasını temin etmek, ailenin genel görünüşünü ve bütünlüğünü korumaktı.
Daha sonrasında, bu geleneksel kültürdeki görev paylaşımı şimdi yerini farklı bir tarza bırakmaya başladı. Geçen gün bir arkadaşım buradan geçerken, birmeseleden dolayı bana uğraması gerekiyordu ve bu evli ve çocuğu olan bir insan. Akşamın kaçına kadar çalışmış, saatin 9'u gibi düşünün, saat 9 sularında eşi tarafından aranıyor ve çok bağırılıp çağırılarak aranıyor. İçerden sesleri bende duyuyorum, bağırıyor "çocuk ağlıyor, sen nerdesin." diye.
Şunu düşünüyorsunuz; bir erkek sabah erken saatte evden çıkıp, akşama kadar kalabalık iş yerinde zaten kafası yeterince patlayarak iş yapıyor, çalışıyor. Bir de akşamları evine geldiğinde, karısına iş yapmak zorunda kalan adam haline geliyor. Evde karısına ütü yaparken yardım eden, evin temizliğinde yardım eden, çocuğunun bakımında anneye yardım eden.
Böyle oluncada kadınlar sanki kendi asli görevlerini, asli görev demek ne kadar doğru orası ayrıca tartışılır ama paylaşılmışlık varsa eğer kadın kendisine ait olanı aslında kocasına yüklemeye başladığında bu tablo ortaya çıkıyor. Bu durum pek hoş değil. İkisi de çalışıyor olur, ikisinin de dışarıda sorumlulukları vardır ama kadın eve gelip koşuşturuyordur, adam eline kumandayı alıp yayılmıştır. Tabiki böyle bir durumda, oda yardım etsin. Madem kadın aile bütçesine yardımcı olmaya çalışıyor. Evdeki iş paylaşımı birlikte olsun diye düşünülebilir.
4-Toplumsal hayatta erkeklerden farklı olarak, islami görüntüsü ile katılan kadının omuzlarına nasıl bir sorumluluk yükleniyor?
Müslüman bir kadının omuzunda bir yük var, bir sorumluluk var diye düşünmüyorum. Biz zaten Allah'dan korkan, kuldan utanan insanlar olduğumuz için, sorumluluk olarak değil de bir görev olarak almışız üstümüze. Şimdi şöyle bir rahatlama formülü bulundu; ben kendi adıma söyleyeyim onaylamıyorum. Mesela cafelerde veya çeşitli ortamlarda müslüman kimliğiyle oturan, ama hani hoş olmayan biçimlerde oturan elinde sigarası ya da elinde nargilesi kahkalar falan atan ve bunu toplumun bir parçası olmak bir birey olarak algılayan ciddi bir kesim var. Şahsen ben islami olarak onları doğru bulmuyorum. Eğer sorumluluk olarak düşüneceksek, biz sonuçta tesettürlü insanlarsak, daha onurlu daha düzgün, daha güzel bir görüntü veren kişi ve bir birey olarak öne geçtiğiniz bir durumda olmanızı gerektiriyorsa ki tesettürün amacı budur. O zaman tesettüre uygun olmayan davranışlar sergileniyor diye düşünüyorum.
İkimiz bu tabloda kakara kiriri yapıp kahkalar da atabiliriz ama bunu bir cafe ortamında yapmamız yanlış olur. İnsanların dört duvar arasında yaptıkları şeyleri, dışarda yapmaları doğru olmaz.
İkimiz bu tabloda kakara kiriri yapıp kahkalar da atabiliriz ama bunu bir cafe ortamında yapmamız yanlış olur. İnsanların dört duvar arasında yaptıkları şeyleri, dışarda yapmaları doğru olmaz.
5-Nurettin Yıldız'ın "Eğer teknoloji müslümanca kullanılmazsa hem nefsimizi hem de neslimizi helak edecek." sözüne katılıyor musunuz?
Eğer düzgün olarak kullanılmazsa şöyle düşünelim ; her insanın içinde iyiyi temsil eden ve kötüyü temsil eden bir yapılanma var zaten. Bizim insan oluşumuz dinde bunun için önemli bir faktör. Ben özellikle dini bir yaşam görüşü, ideolojik olarak düşünüyorum. Mesela bi cerrahı düşünün. Cerrahın elinde neşter var, cerrahın elindeki bir bıçak hayatı kurtarıyor ama katilin elindeki bir bıçak insan hayatını bitiriyor. Şimdi aynı insanın içinde kesme özelliği varsa, kişi bu özelliğini ehlileştirerek, onu iyi bir cerrah olma noktasına taşıyabilir. Ya da içindeki o kesme ihtiyacıyla içindeki iyiyi yok ederse, kötüyü ortaya çıkarırsa da Allah göstermesin, tam eline geçirdiği o bıçakla da birilerini kesip biçebilir. Dolayısıyla da tamamen inanç sistemiyle alakalı, insanlığıyla ve insan oluşuyla alakalı. Teknoloji her zaman çok güzel bir nimet . Düşünebiliyor musunuz, burada oturun dünyanın herhangi bir yerindeki, herhangi bir varlığı ya da canlıyı düşünün, merak edin. Googlenize yada google amcanıza ya da ona benzer arama motorlarına girin. Tuşla parmağınızın ucunda sevdiğiniz bir insan kamerayla karşınızda ve biz mesela şuan internet terapi sistemiyle de çalışıyoruz . 10 ,15 yıldır biz online terapi sistemine başladık. Ama kötü bi niyetle kullanacak olsanız, aynı internet farklı amaçlarla da kötü niyetli olarak da kullanılabiliniyor. Yani bir hanımefendi oturup da bilgisayar başında veya bir beyefendi oturup bilgisayar başında, kendisini geliştirecek birşeylerde yapabilir, eşini aldatacağı bişeylerde yapabilir. Dolayısıyla Nurettin bey hoş söylüyor, çok doğru.
6-Eğitimli kadının da çalışma hayatına atılmasıyla, kadının "erkekleştiğini" ve bunun aile yapısına zarar verdiğini düşünenler var. Buna katılıyor musunuz?
"Erkekleşti" uçuk bi ifade ama kadına bir özgüven geldi. Çünkü onun öncesinde, erkeğin eline bakan ve erkeğin izin verdiği oranla yaşamakta olan, ezilen bir kadın kesimi vardı. Şimdi o kadın kesimi kızlarını erkeğe muhtaç olmamak üzere yetiştiriyorlar ve erkeğe muhtaç olmasın diye de her türlü donanıma sahip olsunlar istiyorlar. Eğer bir kadın evlilik içersindeyse sonradan eline para geçiyor ve yaptığı iş için kocayı terk ediyorsa, ordaki ilşki zaten iyi bir ilişki değildir. Bu sadece gidememiştir, gidecek bir yeri yoktur ve orayı çekiyordur aslında. Dolayısıyla da eline geçen ilk kendi fırsatta , başkalarına muhtaç olmadan, eline geçen kendi imkanıyla kocayı terketmiştir. Belki de zaten bi tahkik durumu yoktur, sadece bir fırsat ortaya çıkmıştır o kadar. Bununla birlikte karı koca ikisi de birlikte çalışıp, birbiriyle de gayet iyi anlaştığı iyi bir ilişki sürdürebilen çok güzel çiftler de var . Kadına birözgüven geldi ama bu özgüveni iyi niyetle götürmek gerekir. Çünkü; gereksiz abartı özgüven ve karşı tarafı ezme politikası, karşı tarafta erize duygular uyandırabiliyor. İleride evlenecek çift bulamayız diye de düşünüyorum. Birlikte yaşamalar artıyor ve dolayısıyla oraya dikkat edilmeli şimdi herkes birbiriyle gezme tozma derdinde ama kimse kimsenin sorumluluğunu almak istemiyor ve hiç kimse evlenmek istemiyor. Bu da kötü birşey ileriki nesiller açısından ...
7- Son yıllarda fazlasıyla refaha erişen muhafazakar kesimin içinde, israf ve gösterişe aşırı düşkün bir kesim göze çarpmakta. İslamın "israf etmeyin" tavsiyesinin tam tersi bu yaşam tarzları hakkında düşünceniz nelerdir?
İnsanlar ellerinde imkan yokken, ister istemez ezilmişlik ve mahrumiyet duyguları yaşayabiliyorlar. Daha sonrada fırsat ele geçtiğinde,refaha ulaştıklarında da o geçmişten gelen negatif duygular tabi ki tolere edilmeye ve toparlanmaya çalışılıyor. Malesef ki böyle bir durum var. Allah israf etmeyin dediği halde gereğinden fazla israf eden insanlar oluyor. Düşünüyorum da eskiden israf etmiyormuyduk, yoksa imkanımız mı yoktu? Eskiden israf edebilirmişiz de, yokmuş ondan edemiyormuşuz , şimdi ele geçmiş ve israf ediyoruz . İmkan olmadığı için israf etmemek maharet değil , varken israf etmemek maharet. Dolayısıyla da hiç bişey değişmemiş, biz aynı bizmişiz.....
8- Öfke kontrolü yaşayan çocuklarımızı kazanmak için nasıl davranmalıyız?
Öfke kontrolü başlı başına, ayrıca önemli bir mesele. Öfke kontrolü bizim toplumumuzda ciddi bir sıkıntı. Çünkü; öfke öğrenilen bir süreç, anne karnından itibaren öğrenilen ve dünyaya geldikten sonra da gözlemlenerek öğrenilen bir süreç. Genetik geçme özelliği de var, sosyal genetik olarak toplumsal yapılanmadan gelen bir geçiş özelliği var. Bir de aileden, anne baba davranış ve tavırlarından dolayı, anne babadan geçen yanı var. Çocuklarımızdaki öfke kontrolünü ortaya çıkarabilmek için, yetişkinler olarak öfke kontrolünü algılayabilmeliyiz ki onlara da davranışlarımızla örnek olmalıyız . Bu çocukların temel ihtiyaçları ne ve neden sinirleniyorlar? Neye kızıyorlar? Temel ihtiyaçları giderildiğinde, duygusal olarak da durduğunuzda kimse öfkelenmez . Ama ihtiyaçları doyurulmamıssa, duygusal olarak da yanlız bırakılmışsa herkes öfkelenir. Bizim ülkemizde de malesef ciddi bir yalnızlaşma psikolojısı var. Bu bireyselleşmenin getirdiği bir durum, bireyselleşince yalnızlaşma devreye giriyor. Kimsenin kimseye güveninin kalmadığı gibi bir sıkıntı ortamı da var. Kimse kimsenin sıkıntısını da dinlemek istemiyor. Eskiden insanlar mahallede toplanıp, birbirleriyle konuşup dertleşip deşarj olurlardı ama kimse kimsenin anlattığını da malzeme haline getirmezlerdi, anlatılan orada kalırdı. Şimdi kimsenin kimseyi bu anlamda dinlemek gibi bir niyeti yok.Tahammül edecek tarafı da yok , tahammülsüzleştik. Ben şöyle diyorum ; nasıl olsa sistem geniş, nasıl olsa biryerlerde uzmanlar var. Gidin uzmanlarla konuşun, nerelere para harcamıyorsunuz. ..
9- Son günlerde modayı çok yakından takip eden ve dikkat çekici giyinen tesettürlü hanımlara "süslüman" ismi takıldı ve epey tartışıldı. Bunu takip edebildiniz mi? Bu konuda herhangi bir düşünceniz var mı?
Güzel ve şık giyimden yanayım ben de şahsen. Ama bunu gereğinden fazla abartılması ve bunun israfa kaçması, ayağındaki ayakkabıdan, kolundaki çantaya kadar herşeyini, her an birbiriyle çok aşırı uyumlu olmasıyla ilgili takıntının geliştirilmesinden yana pek hoşnut değilim. Sonuçta bir anlamda tesettürün temel amacı; şaşadan uzaklaşma , o tarafını da bir şekilde görmemizde fayda var. Bende ortalama kılık kıyafetine dikkat eden biriyim, düzgün giyinmeye çalışan bir insanım. Ama aşırı derecede paralar harcamak, herşeyi herşeyle uyumlu hale getireceğim diye eve çantalar yığmak, ayakkabılar yığmak bunlardan yana kesinlikle değilim. Temiz ve düzgün olmamız gerektiğine inanıyorum. Bize bakıldığında imrenilmesini istiyorum. Ama ben kendi adıma modayı abartı derecede takip etmeyi pek sevmiyorum, çünkü; herkesin aynı fabrikadan çıkmış gibi gösterilmesi beni rahatsız ediyor. Biraz daha üsluplu olmasına özen gösteriyorum. Allah'ın emrini yerine getireceksek, ona uygun giyinmeli, onun haricinde zorlamaya gerek yok diye düşünüyorum.
