Soğuktu ve fakirdi Elmalı köyü ülkenin pek çok garip yeri gibi bin dokuz yüz elli dört yılında. İsimsiz bir çiftçiyi sevindirecek hediye aynı zamanda bu vatana sevdalı bir yürek olarak dünyaya geldi.
İnsanlar pek çok şeye inanır, pek çok şeye sevdalanır ama insanların çok azı inandıkları ve sevdalandıkları şeyler uğruna harekete geçer, harekete geçenlerin çok daha azı baş koydukları yolda sonuna kadar mücadele eder. Mücadelecilerden biri de Sivas’ın o soğuk ve fakir köyünden gelen gençti. Bir ülkü seçti kendine sonuna kadar mücadele edeceği ve bu davayı nasıl yürüteceğini de kendisi belirledi.
“Dava boş gurur ve hırsların tatmini için yapılan bir koşturmaca değil içtimai, iktisadi, siyasi ve beşeri hayatımızı Hakk'a uydurma davası olmalıdır.”
Dava adamı olmak kolay görünür, havalı gelir gençlere ama bu genç davasının temelini inancından almıştı. Mücadelesini yürütürken hayatının her yönüyle kendini adamak onun tek yöntemiydi.
“Müslüman'ın iki ayrı hayatı olamaz. Maddi hayatını düzenlerken başka, manevi hayatını düzenlerken de başka bir felsefeye göre davranamaz. Sadece din ve ibadet konularına Allah'a yönelik bir şahsi ve nefsi mesele olarak görmenin, ama siyasi, içtimai ve iktisadi meselelerde "Allah'ı işe karıştırmamak" felsefesiyle hareket etmenin insanı iki ruhlu, ikiyüzlü bir hayat anlayışına götürür. Müslüman'ın maddi ve manevi hayatında tam bir uyum ve ahenk olmalıdır.”
Genç insanların mücadelesi zorludur. Bu süreçte aynı sevdayı taşıyanlar karşılıklı saflarda yer aldılar. Ama o bulunduğu yeri seçerken ne kadar haklı olduğunu biliyordu, o fikirlerini köklerini saldığı bu yiğit topraklardan ve hak olan imanından alıyordu. Hiçbir menfaat ya da siyasi itibar bu tür ideallerin üzerinde yer alamazdı.
“Müslüman Türk gençliğine öncelikle küçük hesaplardan uzak olarak İslam iman ve ahlakı ile büyük işler başarmış bir milletin mensubu olmanın heyecanı, şuna veya buna benzemenin değil, kendi kendine benzemenin ve kendi kendini aşmanın şuuru verilmelidir.”
Evet Muhsin Yazıcıoğlu böyle bir şuurla yola çıkmıştı. Sahip olduğu özellikler onu kısa sürede gençlik liderleri arasına soktu. Yükselmek vardır, tökezlemek vardır, zindanlarda şiir söylemek vardır ama dönmek yoktur bu yolda bazıları için. Yıkılmaz görünen her engel daha güçlü denemek için oradadır. Evet 12 Eylül engelini de aşmıştı öğrenerek ve kendine bir şeyler katarak. Yoldaşlara vefa zamanıydı şimdi.
Siyaset hizmetin yöntemlerinden biridir ve bu yöntem bazen ayrılıkları getirir. Muhsin Yazıcıoğlu kendi partisini kurarken kendini eller üzerinde taşıyanlardan göreceği tepkiyi elbet biliyordu, ancak hizmet ancak hizmet edebilme imkanı bulunan yerde yapılabilir ve önemli olan yol değil hedeftir. Bu ülkeye gerçekten hizmet edenler takdir bekleyenler olmamıştır hiçbir zaman hatta çoğu zaman unutulan kahramanların ellerinde yükselmiştir bayrak. Muhsin Yazıcıoğlu unutulanlardan olmayacak çünkü o bu vatan toprakları üzerinde yaşayıp da bu vatana bu vatanın değerlerine bir zerre kadar minnet duyan herkesin vicdanında yer edenlerdendir. Çıktığı son yolculukta onu yenilgiye uğratmayı amaçlayan karanlık güçler onun için hazırladıkları tuzağın onu daha da büyüttüğünü kısa sürede gördüler.
Rahat uyu Sivas’ın yiğit oğlu, yolunda asla yalnız olmayacaksın.
“Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok Bir saniyenize bile hâkim değilsiniz. Bir saniyesine bile hâkim olamadığımız, hükmedemediğimiz bir hayat için, bir dünya için, fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allah’ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim. Ben 'temiz el' ödülü almış bir kardeşinizim. Bu, yolsuzluğa bulaşmamış el demek. Dava adamları kendi hayatlarını tam bir mümin gibi düzene koyarken, ferdi şuurdan kolektif şuura geçişin metotlarını da geliştirmelidir. İslami şuurlanma edebiyat ve nazari mülahazalar olmaktan çıkıp yaşanan, canlı bir varlık olma niteliğine kavuşmalıdır.”
Bu Ülkenin başka güzel insanları gibi Muhsin Yazıcıoğlu’da "çözümsüz ve anlaşılmaz" gibi gösterilen bir sonla veda etti bize. Biz onu yürekten anladık, yüreğiyle konuşan adamı! Ama ölümündeki karanlık perde aralanıncaya dek buruk kalacağız bu böyle biline…!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder