Bin yıl sürecekti 28 Şubat. Mimarlarının tahmin ettiği gibi olamasa da bir ölçüde doğru çıktı bu öngörü bin yıl olmasa da bir ya da iki nesil boyunca süren etkileriyle hala gündemimizde. Tarihe kara bir leke olarak geçen 28 Şubat süreci binlerce mağduru ve ekonomiye verdiği hesaplanamaz zararlarla daha uzun bir süre gündemimizde kalmaya devam edecek.
1995 Genel seçimlerinden sonraki arayıştan sonra kurulan Refahyol hükümetiyle birlikte korku senaryoları da bir bir sahnelenmeye başlamıştı.
Bu senaryolarla ilgili her gün ekranlarda haberler yapılıyor, gazetelere manşetler atılıyordu. Muhalefet, sendikalar, iş dünyası aynı korkulardan bahsediyordu. O korkunun adı “İrtica”ydı. Milletin inancına ismiyle saldıramayanlar farklı bir isim vererek yabancılaştırdıkları bu kavramla gerçekte var olmayan düşmanlar üretiyorlardı.
O dönemde yaşanan pek çok olay bu korku havasını iyice yoğunlaştırmak için kullanıldı.
Libya'da, Kaddafi'nin bir çadırda Erbakan ile yaptığı görüşmede sarf ettiği sözler muhalefet ve basın tarafından ağır bir şekilde eleştiriliyordu.
Libya'da, Kaddafi'nin bir çadırda Erbakan ile yaptığı görüşmede sarf ettiği sözler muhalefet ve basın tarafından ağır bir şekilde eleştiriliyordu.
3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen bir trafik kazası mafya, siyasetçi, polis ilişkileri açığa çıkardı. Başbakan Erbakan kamuoyunda büyük infial oluşturan bu olay için koalisyon ortaklarını koruma amacıyla 'fasa fiso' diyordu, Adalet Bakanı Şevket Kazan ise, aydınlık için bir dakika karanlık toplumsal eylemi için "Mumsöndü oynuyorlar" tabirini kullanmıştı.
Refah Partili Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, hâkim güçlerin herkesi kendi görüşleri doğrultusunda hareket etmeye zorladığını söyledi.” Süslü püslü göründüğüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. Resmi görevim nedeniyle bugün bir törene katıldım.Bu zulüm düzeni değişmelidir. İnsanları köle gibi gören, çağdışı bu düzen mutlaka değişmelidir. Ey Müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti Necmettin Erbakanın Başbakanlık Konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere verdiği iftar yemeği medya tarafından şeriatın cumhuriyetin zirvesini işgali gibi yansıtılıyordu.
Süreçteki en önemli gelişmelerden biri de Sincan belediyesinin düzenlediği Kudüs gecesiydi. İran büyükelçisinin misafir olduğu gecede sahneye konulan cihad oyunu basında tepki oluşturdu. Star muhabiri Işın Gürel saldırıya maruz kaldı. Bekir Yıldız tutuklandı, mahkûm edildi. Bu olayın sonunda 4 Şubat'ta Demokrasiye balans ayarı tanklarla yapıldı. Bu çerçevede Ankara Sincan’da tanklarla geçiş yapıldı.
5 Şubat'ta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Erbakan'a uyarı mektubu gönderdi.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya 'İrtica, PKK'dan daha tehlikeli' diyerek ordunun hedefini açık olarak gösteriyordu.
Ve bu şekilde 28 Şubat 1997’ye gelindi.
En uzun Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından Başbakan Necmetin Erbakan'a yapılan baskılar iyice arttı ve Başbakan Erbakan istifa etti. Bu istifayla birlikte, korku senaryoları yerini
ve bu inancı eksik etmeyin. Bu bizim boynumuzun borcudur.”siyaset mühendisliğine bırakıyordu.
En uzun Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından Başbakan Necmetin Erbakan'a yapılan baskılar iyice arttı ve Başbakan Erbakan istifa etti. Bu istifayla birlikte, korku senaryoları yerini
ve bu inancı eksik etmeyin. Bu bizim boynumuzun borcudur.”siyaset mühendisliğine bırakıyordu.
Hükümet ortağı DYP'nin Genel Başkanı Tansu Çiller'in başbakan olmasını beklenirken Cumhurbaşkanı Demirel, hükumeti kurma görevini ANAP lideri Mesut Yılmaz'a verdi.
Doğru Yol Partisi’nden art arda istifalar gelirken Başbakan Mesut Yılmaz oldu.
Yeni hükümet döneminde medyanın provakasyonları ve zinde kuvvetlerin eylemleri devam etti. Aczmendiler ve Fadime şahin olayları ile ibda-c davaları Salih Mirzabeyoğlu’nun yargılanma sürecinde yaşanan hukuk cinayetleri kamuoyunu manipule etmek ve İslami hareketi tamamen sindirmek için kullanılmıştı.
Doğru Yol Partisi’nden art arda istifalar gelirken Başbakan Mesut Yılmaz oldu.
Yeni hükümet döneminde medyanın provakasyonları ve zinde kuvvetlerin eylemleri devam etti. Aczmendiler ve Fadime şahin olayları ile ibda-c davaları Salih Mirzabeyoğlu’nun yargılanma sürecinde yaşanan hukuk cinayetleri kamuoyunu manipule etmek ve İslami hareketi tamamen sindirmek için kullanılmıştı.
Olayları fişlemeler takip etti. Akademisyenler, subaylar ve yöneticiler görevlerinden uzaklaştırıldı.
Meslek liselerinin ortaokul kısımları kapandı. Bazı öğrencilerin üniversitelere girişi, katsayı uygulaması ile engellendi. Ülkenin en çok ihtiyacı olan dönemde pek çok gencin bu şekilde önü kesildi.
O süreçte siyasi krizleri ekonomik krizler takip etti. Türkiye ekonomik olarak adeta diz çöktürüldü. Bankalar boşaltılırken pek çok ocak söndü.
Bu sürecin anlatılması gereken en önemli kısmı ise insanların yaşadığı acı hikâyelerdi. Öğrenim hakkı ellerinden alınan başörtülü genç kızlar, kamu ya da özel sektör fark etmeden çalıştığı kurumlardan çıkarılan ya da inancının gereklerini yapamayan insanlar, haksız yere hapis yatan, mahkemelerde sürünen gençler. Ama bilinmesi gereken en önemli şey bu acıların etkilerinin hala devam ettiğidir. Bu gün orta yaşlarında olan pek çok insan dönemin travmalarıyla hala mücadele ederken tüm yaşananları sisli anılar olarak hatırlayan 90’lı yılların çocuklarının yeni dönemin sunduğu imkânları kullanırken ülke üzerinde oyun oynayan güçlerin yeni dönemde de olayları ve kişileri kendi çıkarları için kullanmayı çok iyi bildiklerini gözden kaçırmamaları gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder